ARİF |
Söylediklerini tartarak konuşan, başkalarının söylediklerinin ve olayların gizli anlamlarını çözebilme yeteneğine sahip olgun insan. |
BATIN |
Görünmeyen ancak akıl ve içgüdü ile sezilebilen gerçek veya varlıklar. |
BİAT ETMEK |
Bir inanışın veya devletin büyüklüğünü ve ona uymayı kabul etmek. |
CEM OLMAK |
Bir araya gelip muhabbet etmek. - Cem töreni için toplanmak. |
DARA DURMAK |
Dede veya toplum önünde kusur ve günahların ortaya konması. - Kişinin kendi vicdanı ile hesaplaşması. |
EHL-İ BEYT |
Hz. Ali ve Hz. Muhammed'in soyundan gelen ve kutsallıkları sebebiyle saygı duyulan kişiler. |
ENE-L HAK |
Tanrının insanda olduğunu, her insanın tanrısal özelliklere sahip olduğunu savunan, özellikle Hallac-ı Mansur'un canı pahasına savunduğu görüş. |
GÜMAN |
Şüphenin yolaçtığı korku, tedirginlik. |
GÜRUH-U NACİ |
Doğru yaşadıkları için her türlü yargılama ve cezadan muaf tutulacak affedilenler grubu. - Alevi-Bektaşi inancında, bu inancı doğru olarak süren insanların ahirette hesap verme ve cezalandırılma korkularının olmadığına inanılır. |
HETERODOKS |
Bir dinin katı kurallarını tartışıp, mantık süzgecinden geçirdikten sonra sadece doğru bulduklarını kabul eden. |
HURAFE |
İnanılmaz, udurma, yalan hikaye ve rivayet. |
İMAM |
Bir dinin veya tarikatın kurucusu, bir İslami cemaatin başı. |
İNSAN-I KAMİL |
Kendi içindeki tanrısal değerin farkına varıp, bu değere uygun olarak yaşayan, ruh ve beden bütünlüğüne ulaşmış en yüksek insani derece. |
KAMİL |
Tam, noksansız, eksiksiz. - Kemale ermiş, olgun insan. |
KÜNH |
Bir şeyin aslı, gerçeği, temeli. |
KÜNT-Ü KENZ |
İnsanda saklı olduğuna ve nesfini terbiye ederek ruh ve beden bütünlüğüne eriştiğinde bulacağına inanılan gizli hazine olarak tasvir edilen insandaki tanrısallık. |
KUR'AN-I NATIK |
Konuşan Kur'an. Taşıdığı tanrısal değerler ve sözlerinin doğruluğu esas alınarak olgun insana (İnsan-ı Kamil) uygun görülen sıfat. |
LAMEKAN |
Belli bir yeri olmayan. |
MARİFET |
Dört kapı öğretisine göre, İnsan-ı Kâmil aşamaları sıralamasında üçüncü sırada yer alan ve ariflerle özdeşleştirilen; gönül yolunda en yüce düzeye ulaşma, tanrısal sırlara erme evresi. |
MÜRVET |
Hoşgörmek, kusurları affetmek. - İyilikseverlik, cömertlik. |
MÜSAHİPLİK |
Canların huzurunda ikrar vererek başka bir aileyi yol kardeşi seçmek. Müsahip olan aileler iyi ve kötü günde birbirinin yanında, yardımında bulunmakla, birbirlerinin hatalarını düzeltmek, doğruluktan çıkmaları konusunda birbirlerine gözcülük etmekle sorumludur. Basit anlamı ile manevi kardeşlik olarak düşünülebilir. |
NEFİS (NEFS ) |
Bir insanın içindeki yıkıcı arzular ve kötü duyguların tümü, benlik olarakta bilinir. |
NİYAZ |
Bir tarikat büyüğüne ya da tarikatta bir makamı temsil eden şeye, yere ve bunlar aracılığıyla Hakk’ya yalvarma, yakarma biçiminde uygulanan bir ibadet. - Ayrıca insanların birbirine gösterdikleri içten saygı, sevgi, hürmet. |
ORTODOKS |
Özellikle bir dinin tüm katı kurallarına tartışmasız bağlı olan, bu kuralları eksiksiz uygulayan. |
SADIK |
Sözlerinin ve kişiliğinin doğruluğundan emin olunabilecek, sürdüğü Alevilik-Bektaşilik yolunun gerçeklerini bilen ve bunları çevresindekilerle paylaşmayı ilke edinmiş saygıdeğer kişi. |
SÜNNET |
Bir din büyüğünün (özellikle Hz. Muhammed'in) yaşamında yaptıklarını esas alaracak şekilde davranmak. |
TAKKİYE |
İçinde bulunulan koşullara göre, amacını gerçekleştirmek veya kendi güvenliğini korumak için olduğundan başka görünmek, kendini olduğundan başka göstermek. |
VAHDET-İ VÜCUT |
İnsan da dahil tüm evreni tanrının bir yansıması olarak tanımlayan mistik görüş. |
ZAHİR |
Gözle görülebilen, varlığı şüphe götürmeyecek gerçek ve varlıklar. |